Hava sıcaklığının 20 derecelerde seyrettiği şu günlerde Moskova'nın en güzel zamanlarını yaşıyoruz. Bahar sonunda Antalya'dan döndüğümde bambaşka bir Moskova karşıladı beni. Sanki zaman geri alınmıştı, ya da bahar beni takip ediyordu! Yeşilin sarhoş eden kokusu tüm Moskova'yı sarmış, parklarda çiçekler açmış, şehir gürültüsü kuş cıvıltıları tarafından esir alınmış...
Kış
boyunca her gün, kalıplaşmış buz kütlesi üzerinde kafamı gözümü yarmamak için
adeta bir cambaz kıvraklığıyla yürüdüğüm yol yukarıdaki hale dönüşmüş. Havanın 23.00
civarı kararması sebebiyle parklar geç saatlere kadar koşan, paten kayan,
köpeğini gezdiren, sevgilisiyle koklaşan Moskovalılarla dolup taşıyor.
Kış
süresince parmaklarımın uyuşacak kadar donmasına rağmen inatla şehri yürüyerek
keşfetmeye çalışan biri olarak bu muhteşem fırsatı kaçırmıyorum elbette. Yeni
yerler keşfetmenin yanı sıra eskiden gezdiğim yerlerin beni şaşırtan yeni
yüzlerine de tanık oluyorum. Donmuş Moskova Nehri’nin üzerinde tekneler cirit
atıyor şimdi. Ve fark ediyorum ki; yürürken hiçbir yer birbirinden o kadar da
uzak değil.
Kiril
alfabesini okuyamadığım günlerde metroda hat değiştireceğim diye kendimi
dışarda bulduğum günler çok geride kalmış gibi geliyor. Artık yönümü haritasız
tayin edebilmenin özgürlüğünü yaşıyorum. Tam olarak olmasa da ben de Moskovalı
gibi hissediyorum kendimi artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder